Bir ‘Nur menzili’ olarak hapishaneler
Daha önce yayınladığımız cezaevi mektuplarından çok güzel mesajlar aldık. İnşaallah yayınlarımıza daha çok sahip çıkmaya vesile olmuştur. Şimdi yeni bir cezaevi mektubunu daha sizlerle paylaşıyoruz:
“Selamün aleyküm.
“Çok kıymetli Muharrem Bey. Nasılsınız, iyi misiniz? İyi ve sıhhatte olmanızı Cenâb-ı Hak’tan dilerim. Siz de beni sorarsanız Rabbime hamdolsun içinde bulunduğum şartlarda iyiyim çok şükür.
Değerli Muharrem Bey; ben 2006 yılının Ocak ayında İzmir 2 nolu F tipi cezaevine tutuklu olarak girdim ve zaman içinde—o zamanki hocamız—Mustafa Koçyiğit Hocam ile tanıştım. Sağolsun hocama, zaman zaman sizin gönderdiğiniz yayınları bana ve arkadaşlarıma getirip teslim ediyordu. Bu, benim 2010 yılının 7. Ayında Balıkesir-Kepsut cezaevine sevk gelmeme kadar devam etti. Allah sizlerden razı olsun. O günden beridir de her ay düzenli Genç Yorum dergisini ve kimi zaman da çok değerli yayınlar göndererek bana burada destek oluyorsunuz. Çok teşekkür ederim. Allah birinizi bin etsin. Ömrünüze bereket, ahiretinize cennet versin inşaallah. (âmin)
“Bana inanın bunca zaman içerisinde size hep mektup yazıp minnettarlığımı ve iyi dileklerimi iletmek istediysem de, ne yazık ki şimdiye kadar başarılı olamadım. Hep bir ertelemedir gitti. Sizin iyiliğinizin karşılığı böyle olmaması gerekirdi…! Beni bağışlayın lütfen ve geç de olsa özrümü ve minnettarlığımı kabul edin.
“Üç Aylara yaklaştığımız [şimdi girdiğimiz (M. O.)] şu günlerde yine hem size, hem de sevgili hocama mektup yazmaya niyet etmişken bugün elime ulaşan aylık dergimizin son sayısı ile sizden gelen bir mektup beni hem size karşı daha da mahcup etti, hem de sizin gibi iyi bir dosta sahip olduğum için sevindirdi.
“Mahcubum, çünkü size karşı böyle hayırsız bir kardeşinizden önce yine siz mektup gönderiyorsunuz ve bir de yayın listesi gönderip beni daha çok utandırıyorsunuz. Hakkınızı helâl edin lütfen.
“Değerli Muharrem Bey; bu vesile ile sizinle henüz karşılaşamasak da tanışmış olduk. İnşaallah Allah da nasip ederse, bir gün buradan çıkarsam, sizi yerinizde ziyaret etmeyi çok isterim. Tekrar her şey için teşekkür ederim.
“Ayrıca size ve çalışma arkadaşlarınıza selâm eder, başarılı çalışmalarınızın devamını dilerim. Duânızı bekliyorum. Sağlık ve esenlikte kalın, Allah’a emanet olun.”
Kardeşiniz E. Yeterler
***
Bir kez daha anlıyoruz ki, Bediüzzaman Hazretlerinin “Medrese-i Yusufiye” olarak nitelendirdiği hapishaneler, kesinlikle ihmal edilmemesi gereken yerler. Buralarda da hizmet-i imaniyeye çok ihtiyaç var. Kader’in garip bir cilvesidir ki, Risale-i Nur’un bir kısım eserlerinin yazıldığı yerler de “hapishaneler” olmuştur. Üstad Hazretleri talebeleriyle birlikte bazen—kâğıt bulunmadığı için—kibrit kutularına bile yazmışlardır Nurları. Bu anlamda bu mekânları da, Risale-i Nur’un zuhur ettiği ‘nur menzilleri’nden biri olarak saymak pekâla mümkün. Yine, Üstadımızın müjdesini hatırlayalım: “İnşaallah, bir zaman hapishaneleri tam bir ıslâhhane yapmak için bahtiyar müdürler ve memurlar, o Nurları mahpuslara, ekmek ve ilâç gibi tevzi edecekler.”